Bu dünya yaşamına başladığımız ilk andan itibaren hep ayrılık illüzyonu işlendi kişiliğimize. Ne de olsa bir beden kullanıyorduk!
Her şeyle nasıl bir olabilirdik ki? Bu illüzyon bizim yaşamımızdaki obje ve sujeleri değerlendiriş tarzımızda hep önde gelen bir bakış açısı olmuştur.
Kendimizi olandan ayrı görmek, hep haklı olduğumuzu düşünmek bizim vicdanımızı bastırır. "Sen farklısın" denildiğinde bunu iltifat sayarız. Egomuzu besler farklılık.
Peki gerçekten farklı mıyız? Gerçekten ayrı mıyız? Ortada kırılması gereken güçlü bir illüzyon var ve bunu kırmak için sadece mantık yetersiz kalır. Bunun için hissiyat ve yüksek duyarlılık gibi daha güçlü silahlar kuşanarak delip geçmeliyiz bu illüzyonu.
Bir kere bu engelden kurtulunca bir ağaçta şakıyan kuştan aşağıdaki bedeninize bakabilirsiniz. Her varlığın var oluş amacını bilir ve özlerini kutsarsınız.
Bir kere beş duyuyla oluşturulan kaba ve izafi kaale alışları bırakıp maddenin hakikatine dalarsanız, tıpkı dalgaların içine dalıp, tek tek gibi görünen dalgaların aslında denizlik bilinci içinde devindiğinin farkına varırsınız.
Her bir varoluşun bir nedeni var. Bu dünyadaki çokluk görüntüsünün, ayrılık illüzyonunun da öyle. Tıpkı kozasını yırtarken güçlenip uçabilen kelebek gibi,kendimizi sınırlayan illüzyonları kırdıkça BİR'liğe doğru kanat çırpacağız. Bu hepimize sonsuzluğu yaşama hazzını ve her bir zerreyle uyum içinde yaşama fırsatını verecek.
Enerjetik planlarda zaten yaşadığımız bizlik olgusunu, burada bu maddi bedenler içinde yaşayabilmek bize yeni ufuklar açacak.
Işıkla dolup aydınlanacağız, karanlıkta benliğini bilenlere bizliği yaşatacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder