Gerçek Medyum Aslan, manevi sorunları bulunanlara gerçekten çözümler üretmektedir.
Medyum Aslan yıllarca sorunları bulunan kişilere manevi danışmanlık yapmış. Türkiye'nin alanında uzmanlaşmış resmi ruhsat sahibi medyum hocasıdır. Gizli ilimler üzerine yaptığı çalışmalar ve araştırmalar sonucun da kazandığı tecrübelerle manevi sorunları gerçek çözümler üreterek çözen ilim adamı Medyum Aslan sizlerin bir telefon kadar yakınınız da bulunmaktadır. Çözümsüz sorunun olmadığı, asıl önemli olanın doğru adreslerde çözümler yaptırılmasından geçtiğini vurgulamak istiyorum. Eğer sevgilinizle ayrıldınız gerçek Medyum Aslan tarafından yapılan bir aşk büyüsü çalışmasıyla tekrar birleşirsiniz. Bu birleşme sayesinde ayrıldığınız nişanlınız size büyük bir aşkla bağlanarak geri gelir sizi çok sever. Gözleri sizden başkasına asla bakmaz. Sizi aldatamaz. Sizin sözünüzden asla çıkmaz. Yapılan kuvvetli bir bağlama büyüsü çalışmasıyla bu tür sorunları ortadan kaldırmaktayım. Sorunların gerçek çözümleri için gerçek Medyum Aslan sizlerin her zaman yanındadır. Değerli kardeşlerim özgün ve tecrübeli çalışmalarıyla sorunları ortadan yok eden tılsım uzmanı Medyum Aslan ayrıldığınız eşinizin, sevgilinizin size tekrar geri dönmesini sağlayacaktır. Yaptığı tüm çalışmaların arkasında duran Aslan Hoca bütün Türkiye'nin ve dünyanın neresinde olursanız olun manevi sorunlar ve isteklerinizin çözümlerini size en doğru şekilde ulaştırmaktadır. Bir telefon kadar yakın olan medyum hizmetinizdedir!
Medyum
Medyum ve Medyum hoca arayanlar için Medyum Aslan yanınızda
21 Eylül 2014 Pazar
25 Mart 2013 Pazartesi
Tarot
Tarot'un geçmişi başlı başına bir sırdır. Tarot kartlarından ilk söz ediliş 14. yüzyıla rastlar. Kartlardaki simgeler derin ruhbilimsel bir tepki yaratır ve kartlar sihirli kabul
edilir. Tarot hakkında binlerce eser yazılmıştır pek çok da teoriler üretilmiştir. Dünya dışı canlılar tarafından bizlere getirildiğine bile inanan insanlar vardır. Eski çağlarda fal açma bir çeşit tedavi yöntemi olarak uygulanırdı. Yaşarken pek çok acı, keder çaresizlik ve karar verememe gibi durumlar yaşarız. Böyle anlarda yardımcı olacak bir rehbere ihtiyaç duyarız. Bu yüzden bazen fallar bir kurtarıcı rolü bile oynar.
Tarot seanslarında danışan ve Tarot ustası arasında fiziki ve manyetik bir bağ kurulması faldan alınacak doğru kehanetleri perçinler. Örneğin çok uzaklarda olan bir insana ait bir eşarp ya da çakmak bile yeterli olabilir. . . .
Benim bilgisayar ortamında ne derece doğruları akalayabileceğim de araştırdığım konulardan biri. . Fallarına baktığım (buna tam bir Tarot seansı denemez yanlızca bir kaç kart çekiyorum) insanların acı çekeceklerini özellikle eş, sevgiliden ayrılma gibi durumları hiç bir zaman net olarak bildiremiyorum. Çünkü hiç kimsenin ızdırap çekmesini istemiyorum. Genelde bu tür sorularla karşılaşıyorum ve hata yaptığımı bile bile o konularda gerçeği söylemiyorum yazamıyorum.
Unutmayın bu hayatta gerçekleşinceye kadar hiç bir şey kesin değildir...
edilir. Tarot hakkında binlerce eser yazılmıştır pek çok da teoriler üretilmiştir. Dünya dışı canlılar tarafından bizlere getirildiğine bile inanan insanlar vardır. Eski çağlarda fal açma bir çeşit tedavi yöntemi olarak uygulanırdı. Yaşarken pek çok acı, keder çaresizlik ve karar verememe gibi durumlar yaşarız. Böyle anlarda yardımcı olacak bir rehbere ihtiyaç duyarız. Bu yüzden bazen fallar bir kurtarıcı rolü bile oynar.
Tarot seanslarında danışan ve Tarot ustası arasında fiziki ve manyetik bir bağ kurulması faldan alınacak doğru kehanetleri perçinler. Örneğin çok uzaklarda olan bir insana ait bir eşarp ya da çakmak bile yeterli olabilir. . . .
Benim bilgisayar ortamında ne derece doğruları akalayabileceğim de araştırdığım konulardan biri. . Fallarına baktığım (buna tam bir Tarot seansı denemez yanlızca bir kaç kart çekiyorum) insanların acı çekeceklerini özellikle eş, sevgiliden ayrılma gibi durumları hiç bir zaman net olarak bildiremiyorum. Çünkü hiç kimsenin ızdırap çekmesini istemiyorum. Genelde bu tür sorularla karşılaşıyorum ve hata yaptığımı bile bile o konularda gerçeği söylemiyorum yazamıyorum.
Unutmayın bu hayatta gerçekleşinceye kadar hiç bir şey kesin değildir...
Tarota Giriş
Yıllar önce, kardeşime tarot kartlarıyla uğraştığımı söylediğimde, onun ilk yorumu, "Bir deste kart nasıl olurda herhangi birşey hakkında herhangi birşey söyleyebilir sana?" şeklinde olmuştu. Güldüm, çünkü onun düşündükleri kartlar hakkındaki bu genel kanıyı çok iyi ifade ediyordu. Aslında tıpkı benim tarot üzerine olan şüphelerim gibiydi bu genel görüş, ama ben bu kartların hayatınızdaki olayları sezmek ve anlamak konusunda nasıl büyük bir fark getirdiğini buldum. Bu giriş yazısında, size bunun nasıl olabildiğini anlatmaya çalışacağım.
Tarot'un kökeni bir gizem. Kesin olarak biliyoruz ki bu kartlar on beşinci yüzyılda İtalya'da çok yaygın bir kart oyunu olarak kullanılmaktaydı. Zengin insanlar, bazıları günümüze ulaşabilen güzel desteler yaptırdılar kendilerine. Mesela Visconti-Sforza, 1450'de ya da ondan biraz daha sonra yaratıldı, bu deste en eski ve tam olanlarındandır.
On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllar sonrasında bu kartlar mistik gizemlerle yakından ilgilenen etkili bilginler tarafından tekrardan keşfedildi. Tarot bu insanları cezbetti ve kartların üzerindeki resimlerin basit bir kart oyunundan çok daha öte anlamları olduğuna inandırdı. Onlar, tarotun gerçek tarihini, Mısır'ın gizemleri, Hermetik felsefe, Kabbalah, Simya ve diğer gizemli öğretiler aracılığıyla ortaya çıkardılar (ya da yarattılar!). Kartların tarihine ait bu tür bir iz sürme süreci Order of the Golden Dawn gibi gizemli toplulukların bütünleştirme çalışmalarını sürdürdüğü yirminci yüzyılın erken dönemlerine dek sürdü.
Tarotun kökleri gizem/büyü inançlarına dayanmaktadır ve kartlara olan ilgi bir çok farklı boyuta kaymış bulunuyor. Sonradan yaratılan, Amerika yerlileri, Şifacılık, Ejderha ve Japon desteleri bunun ne denli büyük bir spektrum dahilinde yayıldığını göstermektedir.
Kehanet için en çok kullanılan araç hep Tarot olmuştur. Geleneksel bir tarot okumasında bir bakıcı -yani kendi sorun ve meraklarına cevap arayan ya da genel olarak bazı cevaplar arayan biri- ve bir okuyucu - yani kartları nasıl yorumlayacağını bilen biri- gereklidir. Bakıcı kartları karıştırıp desteyi kestikten sonra, okuyucu, kartları açılım (Spread) denilen bir kombinasyon ile dizer. Bir açılımdaki tüm pozisyonların kendine ait anlamları vardır. Ve her kartın da aynı şekilde. Okuyucu bu iki anlamı birleştirerek bakıcı'nın sorusuna açıklık getirmeye çalışır.
Nadiren basit bir yolda lanse edilen, basit bir işlem. Biz, filmlerde tarotun hep mistik bir hava taşıyan yerlerde ya da arka odalarda kullanıldığı gördük. Gölgelerin içindeki, yaşlı bir kadın, ürkek, genç bir kız için okur kartları. Buruşuk parmaklarıyla kocakarı hep Ölüm kartını çeker. Bu simge tarafından korkutulan genç kız da paniğe kapılıp aniden geri çekilir...
Bu karanlık hava şimdi bile tarot kartlarının üzerinde durmaktadır. Bazı dinler bu kartlardan kaçınılması gerektiğini, bilimsel kuruluşlarda bunun aydınlanma çağının öncesine dayanan tarihleriyle nasıl olduysa ayakta durmayı başarmış, hiçbir sebep-sonuç ilişkisi içermeyen resimli kartlar olduğunu düşünmektedirler. Şimdi bu sisli havayı bir kenara kaldırmamız için bize izin verin ve tarot kartları her neyse öyle düşünün - bir deste resimli kart. Soru şu oluyor bu durumda - bu desteyle ne yapabiliriz?
Cevap bilinç altında yatmaktadır - her birimiz için bilişin ve hafızanın bu en dipteki bölümünde. Dışarıdaki dünyalarımızda yani bir anlamda hergün edindiğimiz deneyimlerde değil. Her ne kadar biz bunun önemini kavrayamasak, farkına varmasak da bunun yaptığımız herşeye çok derin etkileri bulunur. Sigmund Freud, yazılarında mantık dışına (Irrational) bilinçaltına etki eden en önemli neden olarak bakmakta ve önemi üzerinde durmaktadır. Hiç Kabul edilemez istek ve dürtülerimizin evi ona göre bilinçaltıdır. Onun çağdaşı Carl Jung ise bilinçaltının yaratıcı yönünün iyi etkileri üzerinde durur. Bilinçaltının Evrensel niteliklere ulaşabilme yetisi olan bireşimsel bir unsur olduğunu göstermeye çalışmıştır.
Belki de bilinçaltının gücü ve etki alanınının sınırlarını asla bilemeyeceğiz. Ama onu keşfetmek için elimizde bazı yollar bulunmakta. Bunun için pek çok teknik geliştirilmiştir - psikoterapi, meditasyon, rüya yorumları gibi. Tarot da bu tekniklerden biridir.
Bir an için tarot destesi içinden tipik bir kartı, Kılıçların Beşlisini düşünelim. Bu kart üç kılıç taşıyan ve uzaktaki iki figüre bakmakta olan bir adamı göstermektedir. Diğer iki kılıç yerde yatmaktadır. Bu karta baktığımda, resmin bende uyandırdığı izlenimlerle bir hikaye canlandırırım kafamda. Burada gördüğüm bazı savaşları kazandığı için memnun gibi görünen bir adamdır. Bütün kılıçlar artık onundur ve biraz kendini beğenmişçe bakmaktadır. Diğerleri yenilmiş ve hüzünlü görünürler.
Burada yaptığım sonuca bağlanmamış bir resmi almak ve ona bir hikaye uyarlamaktır. Benim için, bakış açım en açık olanıdır - bu olay için tek mümkün yorum. Bu nedenle, bir başkası tamamen farklı bir hikaye yaratabilir. Belki adam kılıçları toplamakla meşguldür. Diğerlerini kendisine yardım etsinler diye çağırır, ama onlar reddeder. Belki de diğer ikisi savaşmaktadır ve adam silahlarını bırakmaları için ikna etmeye çalışıyordur onları.
Bütün bu olası hikayeler içinden, ben kesin olduğunu düşündüğüm bir tanesini seçerim. Neden? Çünkü bu insan doğasında bulunan, etrafta olup bitenlere bir anlam vermeyi sağlayan bilinç altının etkisidir. Biz gerçeği hep ruh halimizin lensleriyle görüyoruz. Bu eğilimin farkına varan terapistler bazı yöntemler ve araçlar geliştirmiştir. Ünlü Rorschach mürekkep lekesi testi bunlardan biridir.
Tasarlamak, tarot kartlarının neden değerli olduklarına bir sebep teşkil etmektedir. Kartlarda bulunan resimler bilinçaltını uyarabilecek ilgi çekici bezemeler ve figürlerle donatılmıştır. Bu tarotun kişisel yanıdır ama kartlar aynı zamanda ortak paydalar taşımaktadırlar. Tıpkı bizim gibi. Hepimizin ortak ihtiyaç ve deneyimleri bulunmaktadır. Tarot kartlarındaki resimler bu evrensel anları alıp birbirleriyle uyumlu olarak bir araya topluyorlar. İşte insanların kartları yorumlamakta benzer eğilimler göstermelerine neden bu ortak ihtiyaç ve deneyimlerde saklıdır. Yüzyıllar boyunca, tarot kartları bir evrim geçirmiş, insan düşünce, duygu ve eğilimlerini içlerinde toplayan en saf semboller haline gelmişlerdir.
İmparatoriçe'yi düşünün. O en başta Bir Annedir, yaşamda onun bir anne olarak bereketi sağlayacağı yerdir. Ona bakın ve lüks kavramının nasıl kafanızda oluştuğuna dikkat edin. O yumuşak, bezemeli yastıkların üzerinde durur ve elbisesi kıvrımlar halinde yayılmıştır. İmparatoriçe'de bir anneyi, cömertliği, bereketi ve doğanın hislere has bir zenginlik verdiğini görürüz.
Tarotun gücü evrensel olanı kişisel olanla birleştirmesinden geliyor. Her kartı kendi bakış açınızdan ele alabilir, ama aynı zamanda diğerlerinin anlamlı bulduğu şeyler tarafından da etkilenirsiniz. Tarot, aslında sizin içinizde saklanan gizli bir farkındalığı yeniden size geri yansıtan bir ayna gibidir.
Bir tarot okumasına giriştiğimizde, karıştırarak, keserek ve onları seçerek belirli kartları elde ederiz. Bu işlem rastgele gibi görünmesine rağmen öyle değildir. Şimdi, genel kanı bize bunun tamamen bir şans işi olduğunu ve bu işlem sonucunda elde edilen kartlardan özel bir anlam çıkmayacağını söylemektedir. Çıkabilir mi ?
Bu soruyu yanıtlamak için, rastgele kavramına daha yakından bakmalıyız. Biz genellikle bunu mekanik bir olasılıklar dizisinin içinden şans eseri çıkan bir seçenek olarak değerlendiriyoruz. Özel hiçbir nedeni olmadığını düşünüyoruz.
Bu tanımlama rastgele kavramı hakkında iki anahtar sonuca varıyor : bu mekanik bir olaydır, ve anlamları yoktur. İlk olarak, bir tarot okuması yalnızca mekanik güçlere dayanmaz. Uzun bir dizi bilinçaltı etkileri sonucunda oluşur. Tarot kartlarıyla uğraşmaya karar veririz. Bir deste alırız ve onu nasıl kullanacağımızı öğreniriz. Onları karıştırır, belli bir yerden keseriz. Nihayet, sezgilerimizi kullanarak onları yorumlarız.
Her adımda bu işin içindeyizdir. O zaman neden bir tarot okumasına "bu sadece mekanik bir şans olayıdır" diyoruz? Çünkü bilincimizin bu işe hangi noktada gark olduğunu açıklayamıyoruz. Kart seçimlerimizi düşünerek yapmadığımızı biliyoruz, ve buna rastgele adını uygun görüyoruz. Ama aslında, içimizde, derinde yatan ve bu şuursuz bilinci bağlayan hiçbir mekanizma yok mu? Tam olarak anlayamadığımız bilinçaltımızın işleyişi dış olaylara bağlayan bir bağlantı yok mu? Bu olanak vardır...
Örneğin kontrol edemediğiniz ve bu yüzden gelişen olaylar sonucunda mağdur olduğunuz bir durumu hatırlamaya çalışın. Sonra bu talihsizliğin gelişmesinde etkili olabilecek olayların bir listesini yapın. Mesela bir zamanlar bir apartman dairesindeki evimden kameram ve daktilom çalınmıştı benim. Hırsıza bir harita bırakmadım, ama :
-dairem apartmanın kolayca girilip çıkılabilecek birinci katındaydı
-eşyalarımı ortalıkta bırakmıştım
-paramı pahalı eşyalara yatırmıştım
-ama bu parayla bir alarm sistemi almamıştım
-ve bir takım sesler duyduğum da buna aldırmamıştım
Bu listede, başıma gelen bu talihsizlikte etkili olabilecek şeyler olduğu gibi, bunların hiçbiri yanlış seçimler değildi. Ama yine de bütün bu birleşen etkiler "Rastgele" bir olayı yaratıyorlardı.
Anlam vermek gerçekten de gizemli bir yolda iç ve dış bağlantılar aracılığıyla ortaya çıkan bir olgudur. Herşey bir mesaj taşır...ağaçlar, şarkılar, hatta çöpler...ancak yalnızca biz onları sezmeye açık olduğumuz zaman. Tarot kartlarındaki zengin resimler ve imgelemler de bu anlamda bir çok mesaj taşımaktadır. Daha özel olarak tarot kartları anlamları birleştirici bir özellik taşımaktadır çünkü onlara gerçekten samimi olarak yaklaşabilir ve hayatlarımızın gizli gerçeklerini ortaya çıkarabiliriz.
Eğer bir tarot okumasında bir anlam varsa bu nereden geliyor? Ben bunun aslında bizim bir parçamız olan kutsal bir kaynaktan geldiğine inanıyorum. Bu bilincimizin bir başka yüzüdür. O bizi çok iyi tanıyan bilge bir akıl hocası gibi davranır. Neye ihtiyacımız olduğunu bilir ve bize gitmemiz gereken yönü gösterir. Bazıları onu ruh diye adlandırır, bazıları süper-bilinç (superconscious) diye, bazıları da yüksek kendi (higher self) diye. Ben onu İçsel Rehber olarak adlandırıyorum çünkü onun tarot kartlarıyla olan buradaki bağlantısı bu isme çok yakın bir misyonu üstlenmekte.
Hepimizin bize bir anlam çeşmesi gibi hizmet veren bir İçsel Rehberi vardır. İçsel Rehberiniz her zaman sizinledir çünkü o sizin bir parçanızdır. Onu yokedemez ama görmezden gelebirsiniz. Tarot kartlarıyla uğraşmaya başladığınızda, İçsel Rehberinize, onun kavrayışına ihtiyacınız olduğunu taşıyan bir mesaj iletirsiniz. Bu basit inanç işi sizi aslında hep sizinle olan İçsel Rehberinize yakınlaştırır.
İçsel Rehberimizin kavrayış gücüne güvenmeliyiz, ama bazılarımız ona nasıl ulaşılacağını unuttular. Onun yerine bilincimize güvenmeyi seçiyoruz, ve daha derin bakmayı bırakıyoruz. Evet, mantığımız oldukça kabiliyetlidir ama ne yazık ki tam olarak hayatımızıda oluşan tüm olaylara açık değildir.
Mantığımızla iş gördüğümüzde sık sık gelişen olayların şans eseri oluştuğunu hissederiz. Hayat boş görünür ve gerçekten kimiz ve ne istiyoruz anlamadığımızdan acı çekeriz. Ama eğer İçsel Rehberimize nasıl ulaşacağımızı bilirsek hayatı çok daha değişik yönleriyle görebiliriz. İçimizdeki ses ile mantığımızı birleştirebilirsek ruhumuza bir kararlılık ve barış havası yayılır. İzlediğimiz yol daha eğlenceli olabilir.
Ben Tarot kartlarıyla ilgileniyorum çünkü tarot kartları İçsel Rehberime ulaşabilmemi sağlayan şimdiye dek bulduğum en iyi araç. Fikirler, resimler ve hisler, İçsel Rehberimle iletişim kurabilmemi sağlıyor ve bana yol göstermesi için onun kavrayış gücünden yararlanıyorum. Ama burada gerçekten bir mesaj olduğunu nereden bilebilirim, ve bunlar sadece benim hayal gücümden kaynaklanıyor olamaz mı? Bunu gerçekten bilmiyorum. Sadece deneyimlerime güvenebilir ve ne olacağını beklerim.
Aslında İçsel Rehberinize ulaşmak için Tarot kartlarına ihtiyacınız yok. Kartlar tıpkı Disney çizgi filmlerinde gördüğümüz fil kahraman Dumbo'nun sihirli tüyü gibidir. Dumbo aslında uçabilecek tüm özelliklere sahiptir ama buna inanmaz ve bu tüyü taktığında inanır ki tüy ona uçma gücünü veriyor. Bir gün tüy uçup gider ama o hala uçuyordur. Tarot kartları,İçsel Rehberinize ulaşana dek sizi uçurabilir.
Tarot'un kökeni bir gizem. Kesin olarak biliyoruz ki bu kartlar on beşinci yüzyılda İtalya'da çok yaygın bir kart oyunu olarak kullanılmaktaydı. Zengin insanlar, bazıları günümüze ulaşabilen güzel desteler yaptırdılar kendilerine. Mesela Visconti-Sforza, 1450'de ya da ondan biraz daha sonra yaratıldı, bu deste en eski ve tam olanlarındandır.
On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllar sonrasında bu kartlar mistik gizemlerle yakından ilgilenen etkili bilginler tarafından tekrardan keşfedildi. Tarot bu insanları cezbetti ve kartların üzerindeki resimlerin basit bir kart oyunundan çok daha öte anlamları olduğuna inandırdı. Onlar, tarotun gerçek tarihini, Mısır'ın gizemleri, Hermetik felsefe, Kabbalah, Simya ve diğer gizemli öğretiler aracılığıyla ortaya çıkardılar (ya da yarattılar!). Kartların tarihine ait bu tür bir iz sürme süreci Order of the Golden Dawn gibi gizemli toplulukların bütünleştirme çalışmalarını sürdürdüğü yirminci yüzyılın erken dönemlerine dek sürdü.
Tarotun kökleri gizem/büyü inançlarına dayanmaktadır ve kartlara olan ilgi bir çok farklı boyuta kaymış bulunuyor. Sonradan yaratılan, Amerika yerlileri, Şifacılık, Ejderha ve Japon desteleri bunun ne denli büyük bir spektrum dahilinde yayıldığını göstermektedir.
Kehanet için en çok kullanılan araç hep Tarot olmuştur. Geleneksel bir tarot okumasında bir bakıcı -yani kendi sorun ve meraklarına cevap arayan ya da genel olarak bazı cevaplar arayan biri- ve bir okuyucu - yani kartları nasıl yorumlayacağını bilen biri- gereklidir. Bakıcı kartları karıştırıp desteyi kestikten sonra, okuyucu, kartları açılım (Spread) denilen bir kombinasyon ile dizer. Bir açılımdaki tüm pozisyonların kendine ait anlamları vardır. Ve her kartın da aynı şekilde. Okuyucu bu iki anlamı birleştirerek bakıcı'nın sorusuna açıklık getirmeye çalışır.
Nadiren basit bir yolda lanse edilen, basit bir işlem. Biz, filmlerde tarotun hep mistik bir hava taşıyan yerlerde ya da arka odalarda kullanıldığı gördük. Gölgelerin içindeki, yaşlı bir kadın, ürkek, genç bir kız için okur kartları. Buruşuk parmaklarıyla kocakarı hep Ölüm kartını çeker. Bu simge tarafından korkutulan genç kız da paniğe kapılıp aniden geri çekilir...
Bu karanlık hava şimdi bile tarot kartlarının üzerinde durmaktadır. Bazı dinler bu kartlardan kaçınılması gerektiğini, bilimsel kuruluşlarda bunun aydınlanma çağının öncesine dayanan tarihleriyle nasıl olduysa ayakta durmayı başarmış, hiçbir sebep-sonuç ilişkisi içermeyen resimli kartlar olduğunu düşünmektedirler. Şimdi bu sisli havayı bir kenara kaldırmamız için bize izin verin ve tarot kartları her neyse öyle düşünün - bir deste resimli kart. Soru şu oluyor bu durumda - bu desteyle ne yapabiliriz?
Cevap bilinç altında yatmaktadır - her birimiz için bilişin ve hafızanın bu en dipteki bölümünde. Dışarıdaki dünyalarımızda yani bir anlamda hergün edindiğimiz deneyimlerde değil. Her ne kadar biz bunun önemini kavrayamasak, farkına varmasak da bunun yaptığımız herşeye çok derin etkileri bulunur. Sigmund Freud, yazılarında mantık dışına (Irrational) bilinçaltına etki eden en önemli neden olarak bakmakta ve önemi üzerinde durmaktadır. Hiç Kabul edilemez istek ve dürtülerimizin evi ona göre bilinçaltıdır. Onun çağdaşı Carl Jung ise bilinçaltının yaratıcı yönünün iyi etkileri üzerinde durur. Bilinçaltının Evrensel niteliklere ulaşabilme yetisi olan bireşimsel bir unsur olduğunu göstermeye çalışmıştır.
Belki de bilinçaltının gücü ve etki alanınının sınırlarını asla bilemeyeceğiz. Ama onu keşfetmek için elimizde bazı yollar bulunmakta. Bunun için pek çok teknik geliştirilmiştir - psikoterapi, meditasyon, rüya yorumları gibi. Tarot da bu tekniklerden biridir.
Bir an için tarot destesi içinden tipik bir kartı, Kılıçların Beşlisini düşünelim. Bu kart üç kılıç taşıyan ve uzaktaki iki figüre bakmakta olan bir adamı göstermektedir. Diğer iki kılıç yerde yatmaktadır. Bu karta baktığımda, resmin bende uyandırdığı izlenimlerle bir hikaye canlandırırım kafamda. Burada gördüğüm bazı savaşları kazandığı için memnun gibi görünen bir adamdır. Bütün kılıçlar artık onundur ve biraz kendini beğenmişçe bakmaktadır. Diğerleri yenilmiş ve hüzünlü görünürler.
Burada yaptığım sonuca bağlanmamış bir resmi almak ve ona bir hikaye uyarlamaktır. Benim için, bakış açım en açık olanıdır - bu olay için tek mümkün yorum. Bu nedenle, bir başkası tamamen farklı bir hikaye yaratabilir. Belki adam kılıçları toplamakla meşguldür. Diğerlerini kendisine yardım etsinler diye çağırır, ama onlar reddeder. Belki de diğer ikisi savaşmaktadır ve adam silahlarını bırakmaları için ikna etmeye çalışıyordur onları.
Bütün bu olası hikayeler içinden, ben kesin olduğunu düşündüğüm bir tanesini seçerim. Neden? Çünkü bu insan doğasında bulunan, etrafta olup bitenlere bir anlam vermeyi sağlayan bilinç altının etkisidir. Biz gerçeği hep ruh halimizin lensleriyle görüyoruz. Bu eğilimin farkına varan terapistler bazı yöntemler ve araçlar geliştirmiştir. Ünlü Rorschach mürekkep lekesi testi bunlardan biridir.
Tasarlamak, tarot kartlarının neden değerli olduklarına bir sebep teşkil etmektedir. Kartlarda bulunan resimler bilinçaltını uyarabilecek ilgi çekici bezemeler ve figürlerle donatılmıştır. Bu tarotun kişisel yanıdır ama kartlar aynı zamanda ortak paydalar taşımaktadırlar. Tıpkı bizim gibi. Hepimizin ortak ihtiyaç ve deneyimleri bulunmaktadır. Tarot kartlarındaki resimler bu evrensel anları alıp birbirleriyle uyumlu olarak bir araya topluyorlar. İşte insanların kartları yorumlamakta benzer eğilimler göstermelerine neden bu ortak ihtiyaç ve deneyimlerde saklıdır. Yüzyıllar boyunca, tarot kartları bir evrim geçirmiş, insan düşünce, duygu ve eğilimlerini içlerinde toplayan en saf semboller haline gelmişlerdir.
İmparatoriçe'yi düşünün. O en başta Bir Annedir, yaşamda onun bir anne olarak bereketi sağlayacağı yerdir. Ona bakın ve lüks kavramının nasıl kafanızda oluştuğuna dikkat edin. O yumuşak, bezemeli yastıkların üzerinde durur ve elbisesi kıvrımlar halinde yayılmıştır. İmparatoriçe'de bir anneyi, cömertliği, bereketi ve doğanın hislere has bir zenginlik verdiğini görürüz.
Tarotun gücü evrensel olanı kişisel olanla birleştirmesinden geliyor. Her kartı kendi bakış açınızdan ele alabilir, ama aynı zamanda diğerlerinin anlamlı bulduğu şeyler tarafından da etkilenirsiniz. Tarot, aslında sizin içinizde saklanan gizli bir farkındalığı yeniden size geri yansıtan bir ayna gibidir.
Bir tarot okumasına giriştiğimizde, karıştırarak, keserek ve onları seçerek belirli kartları elde ederiz. Bu işlem rastgele gibi görünmesine rağmen öyle değildir. Şimdi, genel kanı bize bunun tamamen bir şans işi olduğunu ve bu işlem sonucunda elde edilen kartlardan özel bir anlam çıkmayacağını söylemektedir. Çıkabilir mi ?
Bu soruyu yanıtlamak için, rastgele kavramına daha yakından bakmalıyız. Biz genellikle bunu mekanik bir olasılıklar dizisinin içinden şans eseri çıkan bir seçenek olarak değerlendiriyoruz. Özel hiçbir nedeni olmadığını düşünüyoruz.
Bu tanımlama rastgele kavramı hakkında iki anahtar sonuca varıyor : bu mekanik bir olaydır, ve anlamları yoktur. İlk olarak, bir tarot okuması yalnızca mekanik güçlere dayanmaz. Uzun bir dizi bilinçaltı etkileri sonucunda oluşur. Tarot kartlarıyla uğraşmaya karar veririz. Bir deste alırız ve onu nasıl kullanacağımızı öğreniriz. Onları karıştırır, belli bir yerden keseriz. Nihayet, sezgilerimizi kullanarak onları yorumlarız.
Her adımda bu işin içindeyizdir. O zaman neden bir tarot okumasına "bu sadece mekanik bir şans olayıdır" diyoruz? Çünkü bilincimizin bu işe hangi noktada gark olduğunu açıklayamıyoruz. Kart seçimlerimizi düşünerek yapmadığımızı biliyoruz, ve buna rastgele adını uygun görüyoruz. Ama aslında, içimizde, derinde yatan ve bu şuursuz bilinci bağlayan hiçbir mekanizma yok mu? Tam olarak anlayamadığımız bilinçaltımızın işleyişi dış olaylara bağlayan bir bağlantı yok mu? Bu olanak vardır...
Örneğin kontrol edemediğiniz ve bu yüzden gelişen olaylar sonucunda mağdur olduğunuz bir durumu hatırlamaya çalışın. Sonra bu talihsizliğin gelişmesinde etkili olabilecek olayların bir listesini yapın. Mesela bir zamanlar bir apartman dairesindeki evimden kameram ve daktilom çalınmıştı benim. Hırsıza bir harita bırakmadım, ama :
-dairem apartmanın kolayca girilip çıkılabilecek birinci katındaydı
-eşyalarımı ortalıkta bırakmıştım
-paramı pahalı eşyalara yatırmıştım
-ama bu parayla bir alarm sistemi almamıştım
-ve bir takım sesler duyduğum da buna aldırmamıştım
Bu listede, başıma gelen bu talihsizlikte etkili olabilecek şeyler olduğu gibi, bunların hiçbiri yanlış seçimler değildi. Ama yine de bütün bu birleşen etkiler "Rastgele" bir olayı yaratıyorlardı.
Anlam vermek gerçekten de gizemli bir yolda iç ve dış bağlantılar aracılığıyla ortaya çıkan bir olgudur. Herşey bir mesaj taşır...ağaçlar, şarkılar, hatta çöpler...ancak yalnızca biz onları sezmeye açık olduğumuz zaman. Tarot kartlarındaki zengin resimler ve imgelemler de bu anlamda bir çok mesaj taşımaktadır. Daha özel olarak tarot kartları anlamları birleştirici bir özellik taşımaktadır çünkü onlara gerçekten samimi olarak yaklaşabilir ve hayatlarımızın gizli gerçeklerini ortaya çıkarabiliriz.
Eğer bir tarot okumasında bir anlam varsa bu nereden geliyor? Ben bunun aslında bizim bir parçamız olan kutsal bir kaynaktan geldiğine inanıyorum. Bu bilincimizin bir başka yüzüdür. O bizi çok iyi tanıyan bilge bir akıl hocası gibi davranır. Neye ihtiyacımız olduğunu bilir ve bize gitmemiz gereken yönü gösterir. Bazıları onu ruh diye adlandırır, bazıları süper-bilinç (superconscious) diye, bazıları da yüksek kendi (higher self) diye. Ben onu İçsel Rehber olarak adlandırıyorum çünkü onun tarot kartlarıyla olan buradaki bağlantısı bu isme çok yakın bir misyonu üstlenmekte.
Hepimizin bize bir anlam çeşmesi gibi hizmet veren bir İçsel Rehberi vardır. İçsel Rehberiniz her zaman sizinledir çünkü o sizin bir parçanızdır. Onu yokedemez ama görmezden gelebirsiniz. Tarot kartlarıyla uğraşmaya başladığınızda, İçsel Rehberinize, onun kavrayışına ihtiyacınız olduğunu taşıyan bir mesaj iletirsiniz. Bu basit inanç işi sizi aslında hep sizinle olan İçsel Rehberinize yakınlaştırır.
İçsel Rehberimizin kavrayış gücüne güvenmeliyiz, ama bazılarımız ona nasıl ulaşılacağını unuttular. Onun yerine bilincimize güvenmeyi seçiyoruz, ve daha derin bakmayı bırakıyoruz. Evet, mantığımız oldukça kabiliyetlidir ama ne yazık ki tam olarak hayatımızıda oluşan tüm olaylara açık değildir.
Mantığımızla iş gördüğümüzde sık sık gelişen olayların şans eseri oluştuğunu hissederiz. Hayat boş görünür ve gerçekten kimiz ve ne istiyoruz anlamadığımızdan acı çekeriz. Ama eğer İçsel Rehberimize nasıl ulaşacağımızı bilirsek hayatı çok daha değişik yönleriyle görebiliriz. İçimizdeki ses ile mantığımızı birleştirebilirsek ruhumuza bir kararlılık ve barış havası yayılır. İzlediğimiz yol daha eğlenceli olabilir.
Ben Tarot kartlarıyla ilgileniyorum çünkü tarot kartları İçsel Rehberime ulaşabilmemi sağlayan şimdiye dek bulduğum en iyi araç. Fikirler, resimler ve hisler, İçsel Rehberimle iletişim kurabilmemi sağlıyor ve bana yol göstermesi için onun kavrayış gücünden yararlanıyorum. Ama burada gerçekten bir mesaj olduğunu nereden bilebilirim, ve bunlar sadece benim hayal gücümden kaynaklanıyor olamaz mı? Bunu gerçekten bilmiyorum. Sadece deneyimlerime güvenebilir ve ne olacağını beklerim.
Aslında İçsel Rehberinize ulaşmak için Tarot kartlarına ihtiyacınız yok. Kartlar tıpkı Disney çizgi filmlerinde gördüğümüz fil kahraman Dumbo'nun sihirli tüyü gibidir. Dumbo aslında uçabilecek tüm özelliklere sahiptir ama buna inanmaz ve bu tüyü taktığında inanır ki tüy ona uçma gücünü veriyor. Bir gün tüy uçup gider ama o hala uçuyordur. Tarot kartları,İçsel Rehberinize ulaşana dek sizi uçurabilir.
29 Ocak 2013 Salı
Yükselen Burçlar: Aslan
Yeni bir yazıda yine yükselen burçlar konusuyla biraradayız. Aradan geçen zamanda unutanlar olmuştur muhakkak. Unutmayıp da merakla bekleyenler için yükselen burçlar konusuna Aslanlar'la devam edeceğiz. Konuya devam etme kararında etkili olanlar "bekleyenler" yani.
Zaman zaman hepimizin hayatta karşılaştığı bir zorluktur; devam etmek ya da yeniden başlamak. Bu iki kavramı birbiriyle çarpıştırıp, birinin diğerinden daha üstün olduğunu söylemek gibi bir niyetimiz yok. Biliyorsunuz üstünlükler de, zaferler de, mağlubiyetler de geçici. Şartları korumak elinizde olsa bile geçici! Çünkü hala kontrol edemediğimiz "bizim dışımızda" etkiler var. "Bizim dışımızda" dediğimizde aklınıza çok uzak fikirler, uzayın derinlikleri filan gelmesin. Bunlar hemen yanıbaşınızdaki dostlar, evinizdeki hayvanınız, iş ortağınız bile olabilir. Yani mümkünse hayattan çok uzaklaşmadan düşünün "bizim dışımızda"ki etkileri.
Karar verme anında sizi en çok etkileyenler bu yanıbaşınızdaki dış etkenler değil mi? Hadi söyleyin "ben şimdi ne yapayım?" diye danıştığınız insanlar ne kadar dışınızdan, ne kadar içinizden? Sizi bir yola girmek zorunda bırakanlar peki? Hele kararsız anlarınıza denk gelen öfkelerle inat ettiğiniz insanlar kimler?
Devam etmek ya da yeniden başlamak demiştik girişte. İkisi de insanı zorlar. İkisi de yeni bir başlangıçtır. Tarihin bize yaptığı bir güzellik olsa gerek; her gün, her ay ve her yıl, bilinçli olmasa da "devam etmeye" ya da "yeniden başlamaya" bir fırsat kazanıyoruz. Takvimlerden çaldığımız her gün bir fırsat değil mi? Bakın işte yine kocaman bir fırsat kapımızda. 2002 yılı geliyor. Listeler yapın ya da değişin önerisinde bulunmayacağız.
İyisi mi ne yapmak istediğinize karar verdikten sonra ya da önce hayatınızın sahibi olduğunuzu kendinize hatırlatın. Son zamanlarda aklımıza takılan bir reklam sloganıyla son derken; Takvimlere inat genç kalın diyoruz! Reklam sloganını söylemedik mi, söyleyelim : "Hayat sizin. Kontrolü kimin elinde?"
Zaman zaman hepimizin hayatta karşılaştığı bir zorluktur; devam etmek ya da yeniden başlamak. Bu iki kavramı birbiriyle çarpıştırıp, birinin diğerinden daha üstün olduğunu söylemek gibi bir niyetimiz yok. Biliyorsunuz üstünlükler de, zaferler de, mağlubiyetler de geçici. Şartları korumak elinizde olsa bile geçici! Çünkü hala kontrol edemediğimiz "bizim dışımızda" etkiler var. "Bizim dışımızda" dediğimizde aklınıza çok uzak fikirler, uzayın derinlikleri filan gelmesin. Bunlar hemen yanıbaşınızdaki dostlar, evinizdeki hayvanınız, iş ortağınız bile olabilir. Yani mümkünse hayattan çok uzaklaşmadan düşünün "bizim dışımızda"ki etkileri.
Karar verme anında sizi en çok etkileyenler bu yanıbaşınızdaki dış etkenler değil mi? Hadi söyleyin "ben şimdi ne yapayım?" diye danıştığınız insanlar ne kadar dışınızdan, ne kadar içinizden? Sizi bir yola girmek zorunda bırakanlar peki? Hele kararsız anlarınıza denk gelen öfkelerle inat ettiğiniz insanlar kimler?
Devam etmek ya da yeniden başlamak demiştik girişte. İkisi de insanı zorlar. İkisi de yeni bir başlangıçtır. Tarihin bize yaptığı bir güzellik olsa gerek; her gün, her ay ve her yıl, bilinçli olmasa da "devam etmeye" ya da "yeniden başlamaya" bir fırsat kazanıyoruz. Takvimlerden çaldığımız her gün bir fırsat değil mi? Bakın işte yine kocaman bir fırsat kapımızda. 2002 yılı geliyor. Listeler yapın ya da değişin önerisinde bulunmayacağız.
İyisi mi ne yapmak istediğinize karar verdikten sonra ya da önce hayatınızın sahibi olduğunuzu kendinize hatırlatın. Son zamanlarda aklımıza takılan bir reklam sloganıyla son derken; Takvimlere inat genç kalın diyoruz! Reklam sloganını söylemedik mi, söyleyelim : "Hayat sizin. Kontrolü kimin elinde?"
28 Ocak 2013 Pazartesi
İkizler Yükselen Burçlar
Teneffüs zilini kullanın
Bazen neyi neden yaptığınızı bilmediğiniz olur mu? Şaşırdığınız, anlayamadığınız noktalarda durup dinlenme fırsatı verir misiniz hislerinize? Yaşamın her döneminde hepimizin teneffüs hakkını kullanmayı unuttuğumuz zamanlar olur. Büyük bir okulun içindeyiz, hayat okulunun. Her gün yeni bir ders, her gün yeni bir aydınlanma içindeyiz. Günden güne öğrendiklerimizin niteliği ve niceliği kadar mola haklarımız da değişkenlik gösteriyor.
Keşke okul zilleri gibi 40 dakikalık ders dilimlerine 5 dakika, öğleden sonra öncesine de bir uzun teneffüs hakkımız olduğunu bilebilseydik hayat okulunda da. Veya kullanmadığımız teneffüs haklarının bir hesapta birikmediğini geç olmadan anlayabilseydik.
Gelin bugün bir değişiklik yapıp teneffüs hakkınızı kullanın. Herşey serbest, sigara da küfür de, çığlık da! Üstelik herşey mola alırken siz neyi bekliyorsunuz? Dünya bile mola alıyor, 4 senede bir artık yılla tamamlıyor zamanı! Siz niye ısrar ediyorsunuz ki, “artık” zamanlarınızı, mola haklarınızı kullanmamakta? Niye?
Evet, “herşey serbest mola”sı bitti. Konumuza dönelim. Yükselen burç meselesinde üçüncü sayıdayız. Bu yazıda konuklarımız İkizler…
Bazen neyi neden yaptığınızı bilmediğiniz olur mu? Şaşırdığınız, anlayamadığınız noktalarda durup dinlenme fırsatı verir misiniz hislerinize? Yaşamın her döneminde hepimizin teneffüs hakkını kullanmayı unuttuğumuz zamanlar olur. Büyük bir okulun içindeyiz, hayat okulunun. Her gün yeni bir ders, her gün yeni bir aydınlanma içindeyiz. Günden güne öğrendiklerimizin niteliği ve niceliği kadar mola haklarımız da değişkenlik gösteriyor.
Keşke okul zilleri gibi 40 dakikalık ders dilimlerine 5 dakika, öğleden sonra öncesine de bir uzun teneffüs hakkımız olduğunu bilebilseydik hayat okulunda da. Veya kullanmadığımız teneffüs haklarının bir hesapta birikmediğini geç olmadan anlayabilseydik.
Gelin bugün bir değişiklik yapıp teneffüs hakkınızı kullanın. Herşey serbest, sigara da küfür de, çığlık da! Üstelik herşey mola alırken siz neyi bekliyorsunuz? Dünya bile mola alıyor, 4 senede bir artık yılla tamamlıyor zamanı! Siz niye ısrar ediyorsunuz ki, “artık” zamanlarınızı, mola haklarınızı kullanmamakta? Niye?
Evet, “herşey serbest mola”sı bitti. Konumuza dönelim. Yükselen burç meselesinde üçüncü sayıdayız. Bu yazıda konuklarımız İkizler…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)